Cemalettin Bilgin

DİNİ VE MİLLİ YAŞANTIMI, YOKSA!

Ülke insanı olarak her gün yeni bir gerginlik, yeni bir kaos ortamı ve sonrası!…

Nereden başlasak?, nasıl yapsak da, gerçek hayatımıza dönebilsek?

Zor bir süreçten geçiyoruz.

Altta kalanın Canı çıksın misali, her kes eline geçirdiği her olumsuzluğu karşı tarafa  koz olarak kullanıyor, toplum gerilerek yaşamaya mahkum kalıyor.

Bizi dayatılan şu AB yasaları, ülkemizin aydınlık yarınlarını karartıyor, ama bunun farkında bile değiliz, farkında olanlarda suskun ve şartları zorlamadan yaşamaya devam ediyor!.

Pek çok şeyi değil, nerede ise her şeyi Halının altına süpürmeye başladık!.

Hani halk tabiri vardır, İT DAYISINI TANIMIYOR!…

Gerçekten zorlu bir sınavdan geçiyoruz.

Türkiye olarak tek başımıza yaşamamız mümkün değil.

Dünya devleti olmanın zorlukları, başka ülkeler ile birlikte olmanın pek çok zorlukları ile karşı karşıyayız.

Avrupalı olmak için bütün milli ve dini değerlerimizi kaybetmeye başladık!.

Avrupalılar ile bizlerin dini ve milli değerleri bir olmadığına göre onların imkanlarından bizler yeterince faydalanamıyoruz ve bizi AB üyeliğine almayacakları halde onların istedikleri şartları kabul etmeye başladıkça aile bütünlüğü bozulmaya başladı.

Tehlike her geçen gün büyüyor.

Aile bireyleri her geçen gün çeşitli nedenlerden dolayı Ana Babadan kopuyor!.

Aileler küçük menfaatlerden dolayı, geçici heveslerden dolayı kopuyor, bu kopmaları ne mahkemeler, ne cezalar durdurabilir!.

Gençler ve hatta çocuklar anne ve babaya, aileye karlı sorumluluklarını öğrenmeden, Anne ve babadan koparak daha nasıl “ÖZGÜR” yaşarım düşüncelerini öğreniyor.

Sosyal medya bir vahşi gençlik yutan canavara dönüşmüş, felaketler yumağı büyüyerek devam ediyor.

Toplumda yaşanan sıkıntıların çoğu halının altına süpürülüyor, aileler kopuyor, gençler sağlıklı yetişmiyor, okullardaki eğitim bir çocuğun bir gencin aileye, vatan ve millete bağlı yetişmiyor, yetiştirilemiyor!…

Aileler sarsılmaya başladı bu feryadı duyan yok.

Çocuklar ve gençler bozulan tolumda bir yumak gibi sıkıntıları büyüterek yollarına devam ediyor.

Tehlike çanları büyüyor, anne ve babalar tehlikeyi gördüklerinde çocuklarına sahip çıkmak istediklerinde, önlerine koca koca kanunlar çıkıyor!.

Kanunlar aile bütünlüğünü korumak yerine dağılmasına vesile oluyor. Tehlike çanları çalıyorrrrr!…..

Müslüman Türk milletine hayat veren Kanunlar değil, AB uyumları adına çıkan kanunlar aile bütünlüğünü bozmak üzere çalışıyor!…

Nasıl anlatmaya çalışsam, nasıl yapsam da özgürce, hür bir şekilde yaşananları, yaşatanları yazabilsem!…

Yazmak istiyorum,

Gerçekleri insanca,

Özgürce ve Hür bir insan olarak yazmak istiyorum!…

Yazamıyorum!, acaba her şeyi bütün çıplaklığı ile yazar isem hangi kanuna karşı yazmış olurum? Diye düşünüyorum.

Kimin ayağına basarım?, hata yapmadan nasıl anlatırım? Diye kılı kırk yararak yazmak istiyorum!…..

Devletin kurumları nerede hata yapıyor?,

Kurumların lüks oluşu, insanların nasıl etkiliyor?

Devlet “çocuklara ve gençlere sahip çıkıyorum” derken, acaba “ben bir yerde hata yapıyormuyum?” diye kendisini sorguluyor mu?, yoksa var olan sıkıntıları sürekli halının altınamı süpürüyor!…

Eskiden atalarımız, büyüklerimiz şunu derdi; “KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR” küçük kavgalar, gürültüler, tartışmalar büyütülmeden aile bireyleri içinde bizar büyüdüğünde komşular araya girer aile bütünlüğünü sağlamak için her fedakarlığı yapar, ailelerin sıkıntısını çözerlerdi.

Bugün ana ve baba çocuklarına söz söyleyemez hale geldi.

Anne ve baba kendi çocuklarına söz söyleyemez, onu terbiye edecek hareketlerden vazgeçtik, sözleri dahi söyleyemez hale geldi, çünkü çocukları aileden kopartmak isteyen sistem ve ona destek veren fesat insanlar, her türlü şer düşünceleri çocuklara ve gençlere aşılıyor, aileler her geçen gün ana ve babadan, aileden kopuyor!…

Avrupa Birliğine girmek adına, çıkan yasalar Müslüman Türk aile yapısını yıkmaya devam ediyor.

Hani derler ya; “KIZINI DÖVMEYEN DİZİNİ DÖVER” bu söz bir anne ve babanın hata yaptığında kızını dövmek için söylenen onu aile terbiyesi kuralları içinde yetişmesini işaret eden bir sözdür.

Hiçbir anne ve baba kendi canından, kanından olan bir evladını dövmez, onun kaşın kırışmasını istemez, amma lakin terbiye kurallarını aşıldığında her insanın yapabileceği sert sözler, bazen kulağı çekilebilinir, amma lakin bu, AB uyum yasaları adına çıkan kanunlar anne ve babanın çocuğunu sevmeye bile nerede ise karşı çıkarcasına, söylenecek sert sözleri bile yasaklıyor!…

Anne  ve babalar çocuğuna set sözler söyleyemez!.

Öğretmen öğrencinin omzuna dokunamaz.

Ve Müslüman Türk aile yapısı bu korkutucu kurallar ve şu veya bu kanunlardan dolayı tedirgin, aileler her geçen gün kopmaya devam ediyor.

Şu gerçeği nasıl anlatsam!.

Anne ve baba çocuğuna; “Dur yapma” derken ses tonu yüksek olur ise.

Bir Öğretmen öğrencisine “evladı yaramazlık yapma seni sınıftan atarım” dediğinde hangi suçlama ile karşı karşıya geleceğini biliyor, derslerde ceza kanunları korkusu ile ders anlatıyor, öğrencilere faydalı olmak için korkular içinde ders anlatıyor!….

Bindik bir alemete, gidiyoruz FELAKETE!……

İstanbul Sözleşmesinin ortadan kalması çok anlamlı ve doğru idi ancak bu sözleşmeden kaynaklı her Erkeğin ayağına takılan Pranga zinciri kanunlar her insanın kafasında bir keskin KILIÇ gibi duruyor!…..

Nasıl anlata bilsem, nasıl daha açık ve net yazabilsem!.

Nasıl yapsam da, parçalanmakta olan bir iki aileyi felakete düşmekten kurtarabilsem!….

Günün Sözü; Allah’ım, beni himayene al ki, hiç bir insan bana zarar vermesin ve beni ağlatmasın.

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.