Bahar geldi, düğün var, sanki bütün Niksar’da;
Her tarafta yeşillik, bin bir çiçek dallarda!..
Arılar vızır vızır, rengârenk kelebekler;
Ne “Keltepe’de” kar var, ne “Canik Dağları’nda”!..
Dallara öbek öbek, çiçeklerden kar geldi;
Niksar’a neş’esiyle yeniden bahar geldi!…
Kızılcık sarı saçlı, pembe giymiş şeftali;
Bahçeler çiçek dolu, menekşesi, lâlesi…
Leylekler yuva yaptı, evlerin bacasına;
Her taraf zümrüt gibi, kuşların tatlı sesi!..
Şimdi bütün kuşlara, yuvaları dar geldi;
Niksar’a cıvıl cıvıl, yeniden bahar geldi!..
“Derebağ”,”Dereçay’dan”, “Karşıbağ” sırtlarına;
Yeşil duvaklı gelin, tabiat sanki burda.
Ova Cennet’ten köşe, “Kelkit” coştukça coşar;
“Çanakçı” sarhoş olmuş, sığmıyor yatağına!
Yağmurlar boşanıyor, yine gökler delindi;
Niksar’a şarıl şarıl, yeniden bahar geldi!..
Özlemiştik “Ayvaz’ı”, çayırları, kırları;
Gezmeye çağırıyor, “Çamiçi Yaylaları”.
Yeşillikler içinde, oturmuş, dinleniyor;
Son cenkten yorgun düşen, yaşlı kale burçları.
Bak, “Emrah’ın sazına”, mızrap mızrap yâr geldi!
Niksar’a bahar geldi!.. Niksar’a bahar geldi!..
A. Ertuğrul KARAHAN