Misafir Kalem: Ayhan Sarıkaya

GÖKKUŞAĞI Gökyüzü masmavi. Güneş

GÖKKUŞAĞI
Gökyüzü masmavi. Güneş kızdırmaya devam ediyor. Saatlerdir toprağı belliyorum. Ter buram içindeyim ama beli toprağa deptikçe kuş gibi hafifliyorum sanki. Yıllardır ayrık otları arasında sahipsiz kalmış üzüm omcaları, ayrık otlarından kurtuldukça derin nefes alıp yüzleri gülmeye, iki üç gün içinde hemen sürgünlerden yapraklar fışkırmaya başladı. Arada bir nefesimi toparlamak için elimdeki bele yaslanıp güç tazelemesi yapıyorum. Tabi bu arada etrafa göz gezdiriyor ağaçlarda ötüşen kuşların serenatlarını dinliyorum.
Karşı dağların tepelerinden siyah bulutlar göründüler. Yarım saate kalmadan güneşin hükmü kalmayacak, gökyüzünün maviliği siyaha bürünecek. İnsanın kansere yakalanması gibi. Metastaz halinde ise kurtuluş yok. Kısa zamanda vücudun hastalık virüsüne teslim olması içten değil.
Siyah bulutlar ilerlemeye devam ediyor. Çıplak kafama yağmur damlaları düşene dek toprağı bellemeye devam. Çok geçmeden ortalık serinlemeye, güneş hükmünü yitirmeye, gökyüzünün maviliği siyahlanmaya başladı. Kendimi her tarafından dışarı görünen salaş kulübeye atıyorum. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor. Kulübenin çatısından içeriye süzülen yağmurdan korunmak için naylon parçasının altına sığınıyorum. Gökgürültüsü eşliğinde öfkesini kusan bulutlar sakinleşip yerini tekrar güneşe bırakıyorlar.
Gökkuşağının muhteşem görüntüsü karşısında kendimden geçiyorum. Altından geçerken bir dilek tutsam acaba gerçekleşir mi,diye düşünüyorum. Elli yıldır içimde herkesten sakladığım sadece benimle mezara gidecek olan dileğimin gerçek olması için gökkuşağı tarafına doğru koşuyorum.