YERKÜREYE ÇAĞRI!..

Dünya genelinde, son yıllarda

Dünya genelinde, son yıllarda yoğunluğu gittikçe artan felaket, salgın ve afetler, biz insanoğlunu bu konular üzerinde düşünmeye ve çare aramaya zorlamaktadır. Nitekim, ortaya çıkan hastalık ve sorunlar, artık belli bir bölgeyi değil, tüm Dünya’yı etkilemektedir.

Bu durum da Yerküre’nin bütün insanlığın ortak evi olduğunu göstermektedir. Bu ortak evdeki her türlü olumlu ve olumsuz gelişme, insan ayrımı yapmadan Dünya’nın geçici konukları olan tüm insanları ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Öncelikle, bu gerçeği görmek, kabullenmek ve Yerküre’de ortak yaşama kurallarını belirlemek durumundayız. İnsanlık, tek bir ana-babadan türediğini ve temelde kardeş olduğunu er geç anlayacaktır! Bu gerçeğe giden yolda, ilk adım gelinen noktadaki hata ve sorumluluklarımızı kabullenmek olabilir.

Yaşanan felaket, salgın ve afetlerde birey olarak her birimizin kusur ve hatalarımız olabilir! Hepimiz; bir biçimde kendimiz de sorgulamalı ve üzerimize düşen görev ve sorumluluklar üzerinde tekrar düşünmeliyiz. Nerede hatalar yaptık? Almamız gereken önlemler neler olmalıdır? Bu ve benzeri sorular, her birimiz için artık kaçınılmaz cevaplara gebedir. Düşünmek, anlamak ve uygulamak zorunda olduğumuz birçok bireysel nokta var. Yaşanan olaylarda, birçoğumuzun en azından duyarsızlık olarak payımız vardır. Örneğin; birileri “çevremiz ve atmosfer kirleniyor, doğal denge bozuluyor, küresel ısınma artıyor” demesine rağmen, birçoğumuz bu seslere kulak tıkadık. Fütursuz davrandık! Şimdi artık, gözümüzü, kulağımızı ve beynimizi açma zamanıdır!.. Topyekûn Yerküre ahalisi olarak uyanmak zorundayız! Bu zorunluluk, hem hâlihazırda Dünya’nın sakinleri olan bizler için hem de gelecekte yaşayacak çocuklarımız içindir. Kendimize zulmetmeye de çocuklarımızın geleceğini karartmaya da hakkımız yok! Bu noktada ülkelerin, bölgelerin ve küresel ölçekte süper güçlerin sorumlulukları da bireysel sorumluluklar kadar önemlidir.

KÜRESEL HATALAR

            Biz, biliyor ve inanıyoruz ki yaşananlar Yüce Yaratıcı’nın bilgisi dâhilindedir. Çünkü, O istemezse Dünya’da, bir yaprak dahi kımıldamaz. Yaşananlardan Yüce Allah, mutlaka haberdardır. Sebebi ve çaresi de ancak O’ndadır. Bireysel planda yaşananları sebebi ise, rahatlıkla insanların azgınlaşıp sapkınlaşmalarında, zulme ve haksızlıklara sessiz kalmalarında aranabilir.

Neredeyse tüm Yerküre’de yaşanan felaket, salgın ve afetlerde, bireysel kusur ve hatalardan çok; ülkeler, süper güçler ve bloklar arasındaki yarış ve rekabetin payı her şeyin üzerindedir. Dünya nüfusunu azaltma ve Dünya’ya hâkim olma içgüdüsüyle hareket eden Süper Odaklar, Dünyamızı önü alınmaz bir felâkete doğru sürüklemek üzeredirler. Artık hemen herkesin bildiği bu odakları burada tartışmak gerekmez. Ancak; öncelikle, tüm insanlık olarak yapılan yanlışlıkları bilmemiz, görmemiz ve mutlaka tedbirler almamız gerekiyor. Bu türden küresel çaplı yanlışlıkları aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür:

Hırs ve İhtiras!

            Evren’in ve Dünya’nın tek sahibi Yüce Yaratıcı’dır. Bizler, ise geçici süreliğine bu Dünya’nın konuklarıyız. Geçici bir süreliğine konuğu olduğumuz şu Dünya’yı sahiplenme hırsı; birey, ülke, bölge ve Yerküre ölçeğinde inanılmaz boyutlarda seyretmektedir. Bu hırs, kimi zaman gözüdönmüş bir ihtirasa evrilmektedir. Dünya çapındaki anlamsız yarışlar, bazen binlerce masum insanın ölümüne, bazen binlerce hayvanın telefine, bazen de büyük çevre felaketlerine yol açmaktadır. Oysa, hiç kimse, bu Dünya’da elde ettiğini ölümünden sonra sahiplenemeyecektir. Öyleyse, bu hırs ve bu ihtiras niye?!

            Yaratılışa Ters Bir Hayat!

            İster birey, isterse genel insanlık, hangi açıdan bakarsanız bakınız; günümüzde Dünya ölçeğindeki hayat tarzları, üç aşağı beş yukarı, yaratılıştaki sistematiğe (fıtrat kanunu) aykırıdır. Yalnızca Dünya değil, tüm evren muhteşem bir ölçü ve denge üzerine kuruludur. Mikro ve makro kozmos, sırlarla doludur. İnsanlığın ürettiği her bilimsel faaliyet, bu sırları çözebilmenin eteklerinde dönüp durmaktadır. İnsan olarak bizlerin hayat tarzı ise, ölçü ve dengeden uzak, aşırılıklarla doludur. Sükûnet yerine hız; paylaşım yerine egoizm; adalet yerine haksızlık, hakkaniyet yerine zorbalık, diğergamlık yerine bencillik, toplumculuk yerine bireysellik, sağlık yerine servet, sevgi yerine şiddet hâkimdir. Bu listeyi sayfalarca uzatabilirsiniz!.. Oysa, Yerküre hepimize ve çok daha fazla canlıya yetecek kadar geniş ve zengindir…

            Canlıları Katletme!

Evren, muhteşem nizamıyla tam bir mühendislik harikasıdır. Bu yönüyle, yaratılan canlı ve cansız her varlığın bir hikmeti vardır. Her canlı ve cansız varlık, bu muhteşem denge içerisinde bir role sahiptir. Herhangi bir canlı veya cansızın yok edilmesi, doğal dengeyi bozabilecek kelebek etkisine sahiptir. Bu bağlamda; anlamsız savaşlar, açlık, yetersiz yaşam koşulları, yapay gıdalar, kimyasal ilaçlar, hava kirliliği vb. birçok etkenle en başta insan olmak üzere, hayvan ve bitkiler yok edilmektedir. Kimi zaman da bile isteye hayvan katliamı yapılmaktadır. Bu katliamların hepsi, biz insanlığa felaket olarak dönmektedir.

Doğayı Kirletme!

Bizlere tertemiz bir barınma mekânı olarak bağışlanan Dünyamız, insanoğlunun bilinçsiz ve muhteris tavırlarıyla olabildiğince kirletilmiştir. Atmosferimiz, denizlerimiz, dağlarımız, ovalarımız ve kentlerimiz, olağanüstü derecede kirletilmiştir. Doğamız, betonlaştırılmıştır! Küresel ısınma ciddi bir sorun olarak kapımızda beklemektedir. Ekolojik denge, bir hayli zarar görmüş durumdadır. İnsanoğlunun kendi kendine yaptığı bu zulmü anlamak, bir hayli zor olmakla birlikte, sonuçlar ortadadır. Kısacası, servet, güç ve yarış uğruna insanlık, evrenin en güzel mekânlarından birisi, -belki de yegânesi- olan Dünyamıza kıymakla, kendi sonunu hazırlamanın eşiğindedir.

Güç Gösterisi ve Silahlanma

Dünya’yı yaşan(a)maz bir yer hâline getiren yanlış hareketlerden birisi de hiç şüphesiz, küresel çaptaki güç gösterileri adına ortaya konan silahlanma yarışıdır. Gözle görülemeyen bir virüs karşısında, anlı şanlı nükleer başlıklı füzelerin, jetlerin, uçaksavarların, insansız hava araçlarının, bombaların… hiçbir işe yaramadığı anlaşılmıştır. Bu anlamsız güç gösterisi ve silahlanmanın tüm insanlığa, -belki de evrene- verdiği zarar, bütün ölçümlemelerin üzerinde olabilir!!! Öte yandan güç gösterisi ve silahlanmanın aynı zamanda, küresel kaynakları verimsiz kullanma anlamına geldiğini de unutmamak gerekiyor. Güç gösterisi ve silahlanma için harcanan kaynakların ve sarf edilen emeğin tüm insanlığın huzur ve refahına harcandığını düşünebiliyor musunuz? Herkese yetecek kadar geniş ve yeterli olan Dünya’yı birbirimize dar etmenin, sizce artık hiçbir anlamı ve önemi kalmış mıdır???

Teknolojik Esaret!

İçinde bulunduğumuz çağın gereği olarak teknolojik gelişmelere yabancı kalmamız düşünülemez. Teknolojik yenilikler ve dijital gelişmeler, insanın doğal ölçü ve ayarına zarar vermediği sürece yararlı ve gereklidir. Ancak; teknoloji ve dijital ilerlemelerden daha değerli olan insanın insanca yaşamasıdır. Günümüzde teknoloji öylesine güç ve ivme kazandı ki kendisine hizmet etmesi gereken insanı değersizleştirdi. İnsan hayatını yok sayan, insan hayatını yok etmeye dönük, çok sayıda teknolojik ilerleme var. Bunlar, güya hayatımızı kolaylaştıracakken havamızı kirletmekte, elektromanyetik dalgalar yaymakta ve çok ciddi bağımlılıklara yol açmaktadır. Aileler, kimyasal bağımlılıkları ciddî bir sorun olarak kabul ederken teknoloji bağımlılığını hafife almaktadırlar. Ne gariptir ki insanoğlu, kendi ürettiği teknolojinin esiri olma yolundadır!

Yırtıcı Hayvanları Evcilleştirme!

Yerkürede yaşanan felaket, salgın ve afetlerde, doğanın dengesi olarak yaşayan hayvanların hayatıyla oynamakta son derece etkilidir. Doğada kendi hâllerinde kendi kurallarına göre yaşaması gereken hayvanlara, insanoğlu çok fazla müdahil olmaktadır. Örneğin, yırtıcı ve evcil olmayan hayvanların evcilleştirilmesi, hayvanat bahçelerine kapatılması, sirklerde oynatılması, eti zararlı hayvanlarla beslenilmesi gibi birçok yanlışlık, hem hayvanların doğal yaşamına hem de insanoğlunun sağlığına zarar vermektedir. İnsanlık, kendi zevk ve eğlenceleri uğruna hayvanların yaşamlarına el atmakta, onların genetiğiyle oynamaktadır. Lütfen, artık hayvanları kendi hâllerine bırakalım!

            ÇARE VE ÇÖZÜMLER

            Yerküre’de yaşanan felaket, salgın ve afetler, tüm Dünya ahalisi olarak hepimize ortak mesajlar sunmaktadır. Bu bağlamda; bilim insanları, bu salgın hastalığa karşı her türlü araştırma ve çalışmayı sürdürmektedirler. Bu kısım, bütünüyle bilimi ilgilendirir ve yazı konumuzun dışındadır. Buradaki asıl konumuz; bireylere ve toptan insanlığa düşen görev ve sorumluluklardır. Gelinen noktada artık hep birlikte düşünmek, ortak aklımızı olumlu yönde kullanmak ve birlikte önlemler almak zorundayız. Nitekim, bu noktada Yerküre ölçeğinde, ortak yaşama kurallarını içeren yepyeni bir “insanlık sözleşmesi”ne ihtiyaç vardır!

Ey İnsanlık!

Artık durum çok ciddidir. Ya hep birlikte şu biricik ortak yuvamız olan Yerküre’de huzur, esenlik ve refah içinde yaşayacağız ya da hep birlikte tüm felaket, salgın ve afetlerin kucağında mücadele edeceğiz. Belki de hep birlikte bilinmez bir sona doğru yol alacağız! Karar, artık hepimizin elinde! Şimdi uyanma, derlenme ve toparlanma vaktidir.

Peki ne yapalım! Nereden başlayalım? gibi sorulara cevap aranacaksa, aşağıda, ilk planda neler yapılabileceğine ilişkin önerilerimiz yer almaktadır:

√ Küresel çapta bir liderler toplantısı yapılarak konunun tartışılması gerekir. Küresel çaplı Korona salgınından sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıktır. Bu gerçeklik, bütün Dünya’ca kabullenilmek ve gereği düşünülmek durumundadır.

√ Yerküremizde yaşayan herkesin kaderdaşlığını  kavramak, en başta gelen anlayışlardan birisi olmalıdır! Dünya halkı olarak her birimizin kaderi birbirine bağlıdır. Empatik ve diğergam bir yaklaşımla, Dünya’da yaşayan herkesin etnik köken, inanç, kültür ve bölge farkı olmaksızın eşit olduğunu, Dünya’nın kaynaklarının adilce paylaşımının şart olduğunu kabullenmek zorundayız. !

√ Küresel ölçekte, bütün enerjimizi ve kaynaklarımızı Dünya’da insanca yaşamak; sağlık, huzur ve esenlik içinde kalabilmek için seferber etmek artık kaçınılmazdır. Bütün çatışma, didişme ve mücadele alanlarını en hızlı şekliyle çözmek zorundayız!

√ Bütün Dünya’yı ilgilendiren, ancak; kimsenin pek elini taşın altına sokmadığı “mülteciler” sorunu, acilen küresel bir sorun olarak ele alınmalı ve kesin bir çözüm bulunmalıdır. Temel hedef, her insanın doğduğu topraklarda sağlık, huzur ve refah içinde yaşatılması olmalıdır. Hem sığınmacılar ve hem de gerekli-gereksiz seyahatler açısından Dünya ölçeğindeki baş döndürücü bir şekilde devam eden hareketliliğe de mutlaka makul kısıtlar getirilerek haz ve hız çağından –tekraren- insan ruhuna daha uygun olan sükûnete dönülmelidir.

√ Bütün Dünya olarak bundan sonraki hayatımızı, yaratılıştaki sadeliğe ve sükûnete uygun olarak çok daha yavaşlatmak zorundayız. Yaşam alanlarımız daha doğal, kentlerimiz daha sakin olmalıdır. Milyon milyon nüfusu olan metropoller yerine, nüfusu 300 bini aşmayan butik şehirler, daha yaşanası küçük ölçekli ilçeler, beldeler ve köyler kurarak insana uygun yaşama alanları oluşturmak zorundayız. Daha temiz ve hijyenik bir ortamda yaşamak, her insanın hakkıdır. Silahlanmaya, uzay araştırmalarına veya garip zevklere harcanan kaynaklar, öncelikle, Dünya’da açlık çeken milyonlarca insana harcanmalıdır.

√ Bu süreçte doğal ve özellikle de kırsal beslenme son derece önemlidir. GDO’lu ürünler ve hazır gıdalar yerine doğal ve şifalı yiyecekler tercih edilmeli, Dünya’daki gıda terörüne bir an önce son verilmelidir. Öte yandan, ikinci beslenme alanı olan kalbimizi ve zihnimiz de olumlu, güzel ve faydalı duygu, düşünce ve bilgilerle beslemenin de yollarını bulmalıyız. Bu bağlamda; insan ruhunu yüceltecek edebiyat, estetik ve sanata çok daha fazla önem vermeliyiz.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Ey İnsanlık!

            Kendi yaptıklarımızdan dolayı, başımıza açtığımız belaların bizleri nasıl da evlerimize hapsettiğini, nasıl da aciz kaldığımızı, insanın insandan kaçar olduğunu, bütün hareketliliğin neredeyse sona erdiğini gördük ve yaşadık!

Bu açık çağrımız tüm insanlığadır!

Geliniz Dünya’mızı yeni baştan iyilik, güzellik ve esenliklerle donatalım. Şimdi topluca, düşünme ve önlem alma zamanıdır! Yaşadıklarımız, –belki de- bardağı taşıracak son damlalardan birisidir. Artık, insanlığın tek bir ana-babadan geldiğini hatırda tutarak her şeyin üzerinde mutlak güç sahibi bir Yaratıcı olduğunu kabullenmek durumunda değil miyiz? Bizce, başka çaremiz de yok! Yaratıcı’nın üstün gücüne sığınıp bizlere verdiği aklı doğru ve olumlu yönde kullanarak yeniden yaşanası bir Dünya inşa etme fırsatımız elbette vardır.

Geliniz hep birlikte bu fırsatı, yeniden değerlendirelim! İnancımız, umudumuz ve gayretimiz dimdik ayakta olsun! Eğer, karar verir ve hep birlikte uygulamaya başlarsak, Dünya yeniden insanoğlunun yeryüzündeki huzurlu yuvası olacaktır. Yeter ki yukarıda sıraladığımız bütün hata ve kusurlardan pişmanlık duyarak önce tüm insanlıktan özür dileyelim ve sonra da Yüce Yaratıcı’dan af dileyelim. Tüm kalbimle inanıyor ve güveniyorum ki biz bunları yaparsak, Allah, sonsuz rahmet ve bereketini tekrar insanlığa bahşedecektir! Ve yeni baştan Dünya’nın güzel nimetlerine şükredip yaratılışın sırrına mazhar olacağız!