Güç Zehirlenmesi!.

GÜÇ ZEHİRLENMESİNİN SÖZLÜKTE NE

GÜÇ ZEHİRLENMESİNİN SÖZLÜKTE NE ANLAM TAŞIYOR?, BUNA BAKMAK YERİNE, BİZLER YAŞADIĞIMIZ GÜNDE NE ANLAM TAŞIYOR?, ONA BAKMAK İSTERİZ.

Güç Zehirlenmesi  her insana için var olan tehlikedir.

Güçlü olmak güzeldir tabi ki ama, elinize geçen Güç, şayet sizi zehirliyorsa, bu tehlikeli sürece girildiğini gösterir.

Güç Zehirlenmesi genelde siyasette olur,ama insanın her  yaşantısında “GÜÇ ZEHİRLENMESİ” söz konusudur.

İşi bilimsel tarafına bakamayız, bilimsel sözler çoğu zaman normal düşünen insanları yorar, halk tabiri ile insanların anlayacağı dili kullanmak esastır.

Güç Zehirlenmesi sözünün ne anlama geldiğini bilim insanları araştırsın, topluma zararlı hale geldi ise bu konuda çalışmalar yapsınlar ki, yapılmalı diye düşünüyorum.

Güç Zehirlenmesi, kendi iradesine sahip olamayan her insanda olması mümkündür.

İnsan yaşantısında “ne oldum değil, ne olacağım” derse, hangi makama gelirse gelsin, doğum büyüdüğü, olgunlaştığı ve hayatını devam ettirdiği sürece nereden geldiğini bildiği için asla “Güç Zehirlenmesine” kapılmaz ve fırsat vermez!, çünkü; doğum büyüdüğü  ve geliştiği zamanı bilen insan, güçlüdür, dürüsttür, insanlar sever, sayar, saygı ve sevgi ölçüleri içinde yaşamayı bilir.

Güç Zehirlenmesine kapılan pek çok insanı örnek göstermek mümkündür, sanırım en çarpıcı örnek, temsilde hata olmasın ama, şudur.

Bir baba ve oğul vardır, baba oğlunun iyi olmasını, normal hayatında kimseyi kırmamasını, hayatını sevgi ve saygı ölçüsünde yaşamasını ister.

Babanın düşünceleri gayet güzelken, evlat babanın düşünceleri dışında yaşamayı kendisine hedef seçer, kırar, döker, insanlarla kavga etmekten geri durmaz ve hayatı devam eder.

Gel zaman, git zaman, olacak ya, insan hayatından yaşanarak örnek çıkacak ya!.

Baba köyde mütevazi hayatına devam ederken, oğlu bir şehre padişah olur.

Padişahın ilk işi köyde yaşayan babasını karşısına getirtip,  makamını göstermek olur.

Padişah yaverine emir verir; “düz obada Mehmet ismindeki kişiyi bana acele getirin” der.

Emri alan, yaver ve emir erleri apar topar söz konusu Mehmet efendiyi köye giderek  karga tulumba alırlar, Padişahın huzuruna çıkartırlar.

Padişah gururlu ve kibirli bir şekilde arkasına yaslanarak, gür bir ses ile; Mehmet efendi  beni tanıdın mı?.

Mehmet ağa, kibar bir şekilde; “hayır evladım tanımadım!” der.

Padişah; “sen beni nasıl tanımazsın?, ben senin oğlun  ….” der.

Mehmet Efendi; “tanıyamadım” der.

Padişah kibirli bir şekilde; “bak baba bana sürekli olarak sen adam olmazsın” derdin bak ben şimdi padişah oldum” deyince!

Mehmet efendi; “oğlum ben sana padişah olmazsın demedim, ben sana, sen adam olmazsın” dedim” der.

Padişah; baba daha ne yapayım?, padişah oldum seni yanıma getittirdim” der.

Mehmet efendi; “oğlum adam olmak başka şey, padişah olmak başka şey, sen adam olsa idin, beni karga tulumba apar topar huzuruna böyle getittirmezdin, sen padişah olmuşsun ama, halen ada olamamışsın” der ve geriye döner köyüne gider!.

Adam olmak, makam sahibi olmak bir başka şey!.

Adam olmak;  insani değerleri kaybetmemektir. Dini, milli duyguları kaybetmemektir. Ört adet gelenek ve görenekleri kaybetmemektir. Büyükleri saymak, küçükleri sevmek, devletin ve milletin hizmetini, kendi hizmetinden, işinden daha fazla yapmak ve severek yapmaktır.

Makam sahibi olmak; farklıdır, herkes makam sahibi olabilir!, ama adam olup makam sahibi olununca, yapılan her iş anlamlıdır ve kalıcıdır.

Güç Zehirlenmesi tehlikelidir.

İradesi zayıf insanlar, makamı  ele geçiren kişi,  Güç Zehirlenmesine kapıldığında asıl kendileri  köle olduğu görmeleri gerekir, çünkü, Güç Zehirlenmesine kapılan insan, karşıdaki insanları köle olarak görür, onları küçük görür; “ben ne oldum” delisi olup, insanları küçümser, hor görür, daha önce bulamadığı imkanları hoyratça harcar ama, kendisinin Güç karşısında köle olduğunu gözler önüne seren durumdur!.

Tarihte kimse yoktur ki, Güç Zehirlenmesine kapılıp sarhoş  olduktan sonra mutlu sona ermiş olsun!.

Şayet makam sahibi olan insanlar, Güç Zehirlenmesine kapılmaz ve “nereden geldiğini,, doğduğu evini, anne  ve babayı, büyüklerini, dini ve milli duygularını kaybetmez ise, o insan ülkesine, milletine, insanlara huzur verir, sağlıklı hizmet yapar, kendisi ve ailesi mutlu olur, yaşadığı şehirde herkes mutlu yaşamayı bilir.

İnsan ilişkilerinin ve yönetim sürecinin  önemli bir  parçası olan  güç, “işlerin yapılmasını sağlama yeteneği” ve aktörlerin “toplumsal çıktıları etkileme kapasitesi” olarak  da tanımlanabilmektedir.  Bu tanımdan hareketle, kişinin  “yetenek”   ve ‘kapasitesini’  ortaya   koyarken   kullandığı   güç kaynakları tercihinin  liderlik  tarzını  da etkileyeceği hatta biçimlendireceği ileri sürülebilir.

Güç   kullanma  biçimi  açısından  karizmatik  olarak  değerlendirilen kişilerin; öz güveni yüksek, insanları etkileme gücüne sahip, hitabet yeteneği güçlü, risk almaktan kaçınmayan, astlarının istek ve beklentilerine önem veren, kendini takipçilerinin temsilcisi gören bir

kişiliğe  sahip gibi  özelliklerle nitelendiği  söylenebilir.

Karizmatik  liderlerin  genellikle olağan  dışı   koşullarda   ortaya  çıktığı   ve yerleşik normları  yıkarak   hareket  etmelerinden ötürü   davranışlarının  sıradan  görüntüleri  ihlal  ettiği   kabul  edilmektedir.

Bunlara ek olarak; bu tip kişilerin  kendi inançları  üzerinde güvenilir kişiler olmalarının anında, kendilerini doğaüstü amaç ve kadere sahip kişiler olarak gördükleri, izleyenlerin sadece  kişiye saygı   duymakla   kalmadığı, aynı zamanda onları kahraman   olarak putlaştırdıkları ileri   sürülmektedir.

“Zehirleyici kişilik” olarak da nitelenen bu tarz liderlik, liderin takipçi ile ilişkilerini yıkıcı  bir perspektiften  irdelemekte;   bir anlamda   “kendini   beğenmiş,   başkalarını dinlemeyen,  küçük  gören, izleyicilerini  başkalarının  yanında  küçümseyen,  onlara  saygı

duymayan lider tipine işaret etmektedir.  Karizmatik   liderlerin   sahip

oldukları güç denetlenemediğinde yıkıcı olma eğiliminde oldukları ve söz konusu liderlik tipinin tam da bu noktada ortaya çıkan lider tipine denk geldiği ileri sürülmektedir.

Hırs, gurur, kendini beğenme  gibi  duyguların   belirli  ölçülerde   insan  gelişimi   açısından faydalı hatta  önemli  bir gereksinim  olduğu;  ancak  bu  özelliklerin  bireydeki  varlığının ölçüyü aştığı taktirde bireyin   hem kendisine hem de çevresine zarar verebilecek davranışlara yol açabildiği  ileri sürülmektedir.  Bu doğrultuda yöneticilerde belirli ölçüde gurur ve kendini beğenmenin kabul edilebileceği hatta bunun “karizma   “olarak algılanabileceği ifade edilmektedir.

Bu bağlamda, karizmatik liderlerin yenik düşebileceği  bir  durum ve  liderin  sahip olduğu kişilik  özellikleri ile birleştiğinde ortaya   çıkabilecek   bir sendromdan söz edilmektedir.

Güç Zehirlenmesi her ne kadar liderlerde olduğu ifade edilse de, Güç Zehirlenmesi her makama gelen kişide olması muhtemeldir.

Günün Sözü: “NE OLDUM DEĞİL, NE OLACAĞIM” DENMELİ.