EDİTÖR

ÇOK SEVMEYİ DEĞİL, SEVMEYİ BİLİYORUM!

Herkesin bi’ hikayesi var bu hayatta, herkesin bi’ misyonu, bi’ görevi ve belki de dünyaya geliş nedeni var! İdrak edebildiğimiz kadar hayatın içinde, dahil olduğumuz kadar yaşamakta, ait hissedebildiğimiz kadar sürdürebilmekteyiz varlığımızı. Hepimiz birilerine bağlı, onsuz yaşayamamlı eylemlerin arasında boğulurken özgürlük arayışı içinde tükenip ve daha mühimi tüketip gidiyoruz birbirimizi. Benim hikayem de ki kahramanları ben seçiyorum, seçemediklerimi benden önce bu hikayenin yönetmeni seçiyor ‘benim’ için. Yani aslında kendi hikayemiz de bile oyuncuyuz biz. Rollerimiz var, anne/baba, eş, kardeş, evlat, arkadaş, akraba… ve biz bu roller arasında boğuşurken kendimizi unutup bu dünyada neden varım sorusunu hiç sormuyoruz kendimize… ve hepimizin hikayesi yarım kalıyor, ne eş olabiliyoruz tam manasıyla ne kardeş, hep çok seviyoruz zannederken hiç sevemiyoruz malesef… maddeyi sever gibi görünüp hiç kimsenin ruhuna dokunamıyoruz, bedeni görüp kalbi göremediğimiz için kimsenin yaralarını saramıyoruz. Biz sevmeyi bilmiyoruz gençler! Biz maddeciyiz bizim hikayelerimiz yarım kalmaya mahkum belkide.
Adını alınganlık diye koyduğumuz şey aslında sevgisizlikten oluşan boşlukların surete yansıma şeklidir. İçi boşaltımış cümlelerin çokluğuyla seviyor herkes birbirini…
‘Çok’ sevmeyi bilmiyorum ben, ‘sevmeyi’ çok biliyorum. Benim hikayem çoktan bitti bu yüzden, ben romana dönüyorum..
Esra EROĞLU

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.