Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Milletvekili Kadim DURMAZ, zor günler geçiren çiftçilerin sorunları ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı, 22 Ağustos tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, mülkiyeti gerçek veya tüzel kişilere ait olup 2 yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin tarımsal amaçlı kiraya verilmesini düzenleyen “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’yı Tokat’ta daha önceden planlanmış değil rastgele ekili bir tarlada çiftçileri ziyaret etmeye, sorun ve taleplerini dinlemeye davet eden Durmaz;
Eken çiftçiye sahip çıkmayan iktidar, ekilmeyen tarım arazilerinin derdine düştü. Siz önce ekilen alanlardaki çiftçinin ürününe sahip çıkın. Girdi maliyetlerine çiftçiyi ezdirmeyin. Ürettiği ürününe sahip çıkın. Bakın ekilmeyen alan kalıyor mu? Kendi tarlasını çiftçi ekemezken, kiraya alan nasıl ekecek?
Çiftçiyi toprağa küstürdünüz, gün geçtikçe ekilmeyen alan artmaya başladı, şimdi böyle bir karar alıyorsunuz.
Bir komisyon kurulacaksa, bu öncelikli olarak eken çiftçinin sorunlarını, maliyetlerini tespit eden, ürün planlaması yapan, denetleyen ve fiyat araştırma komisyonu olmalı. Tarla da çiftçinin 5 TL ye satamadığı ürünü tüketici markette 25-30 TL’ye almamalı.
Sayın Bakan tarlaya gitsin, hale uğrasın, sebze meyve fiyatlarını öğrensin, markete manava gidip tüketiciye kaça satıldığına baksın.
Ahıra, ağıla, çiftliğe, mezbahaneye gitsin, kesim fiyatlarını öğrensin, markete kasaba uğrasın, vatandaşlarımızın eti kaça tükettiğine baksın.
Ahıra, çiftliğe gitsin, süt fiyatlarını öğrensin, markette sütün, peynir çeşitlerinin, yoğurdun, tereyağının kaça satıldığına baksın.
Ülke genelinde ve ilimizde süt fiyatları düştü, ama ne hikmetse raflarda hiçbir ürünün fiyatı düşmedi.
Çiftçinin hangi girdi maliyetinde düşüş oldu ki, et kesim ve çiğ süt fiyatlarında düşüş yaşandı. Mazot fiyatı mı düştü, yem fiyatı mı düştü, bağ-kur primimi düştü, çiftçinin hangi gideri düştü?
Karpuz üreticisi zarar etti, patates üreticisi zarar etti, domates, biber, patlıcan üreticisi zarar etti.
Süt üreticisi dertli dertli, küçükbaş hayvanı olan üretici kara kara düşünüyor.
Çiftçi bu haldeyken, seslerini duyurmak için basın açıklaması yapıp traktörleriyle eylem yaparken Tarım Bakanlığı ne yapıyor, maalesef uyuyor.
Mısır hasadı yakında ilimiz Tokat’ta da başlayacak. Geçen sene Toprak Mahsulleri Ofisi 6 TL fiyat açıklamıştı, çiftçi 5 TL’den mısırını sattı.
Adana ve Konya Borsasında mısır fiyatı şuan 7,8 ve 8 TL aralığında değişiyor. Mısır fiyatları açıklanırken mutlaka çiftçinin girdi maliyeti günümüz rakamlarından şeffaf olarak hesaplanmalı. Çiftçinin zarar edeceği bir fiyat açıklanmamalıdır.
Ziraat odalarının görüşleri, maliyet hesapları, fiyat önerileri dikkate alınmalıdır.
Ülkemizin tarımsal üretiminde yaşanan sorunlara somut çözümler bulunmadan bunlara her geçen gün yenileri eklenmektedir.
Tarım ve gıda alanında yaşanan sorunlar bellidir, çözüm önerileri de bellidir. Sorunların çözülmesi için üretimden, üreticiden yana, emekten yana politikaların beklenmeden yaşama geçirilmesi bir zorunluluktur.
Tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği, ürününü maliyetine bile satamaması karşısında zamanında ve yeterince destek verilmemesi nedeniyle de çiftçi toprağa küsmektedir. Üreticinin maliyetine bile satamaması, tüketicinin pahalı gıda ürünlerine erişmeye çalışması son yıllarda ülkemizin değişmeyen sorunları haline gelmiştir.
Gerçek üretim maliyetleri üzerinden çiftçi kârı ve refah payını içeren alım fiyatları açıklanmamaktadır. Alım garantisi verilmemektedir. Yeterli alım yapılmamaktadır. Yerli ve yabancı piyasalarda oluşan yüksek fiyat farkına rağmen çiftçiye fark ödemesi yapılmamaktadır. Küçük aile işletmeleri üretmek için özel ve kamu bankalarına, tarım kredi kooperatiflerine, özel sektöre borçlanmak zorunda kalmaktadır. Kredi faizleri çiftçi lehine değildir, çiftçi borçları sürekli artmaktadır.
Temel bitkisel ve hayvansal ürünlerde kendimize yeterli olmadığımız günümüzde üreticilerin kısa vadeli borcu sürekli artmaktadır. Çiftçinin kamu ve özel bankalara ve şahıslara olan toplam borcu 850 milyar TL’yi aşmıştır. 2.230.000 tapu üzerine ipotek konulmuştur. Sosyal Güvenlik Kurum verilerine göre 2012 yılında 1.056.000 olan aktif sigortalı çiftçi sayısı bugün 460.260’a gerilemiştir. Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla 2021 yılında %11 artarken tarım sektörü %2,2, 2023 yılında %4,5 artarken tarım sektörü %0,2 küçülmüştür.
TÜİK Nisan 2024 verilerine göre %68.5 gıda enflasyonu ile AB ve OECD ülkeleri arasında birinci, Dünyada üçüncü sıradayız.
Bugün ülkemizde üretici de tüketici de mutsuzdur ve önünü görememektedir.
En son tasarruf yapılacak sektör tarım sektörü, en son tasarruf edilecek bütçe de Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi olmalıdır.
Ülkemizde acilen “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalıdır. 2024 yılı tarımsal destekler mazot, gübre ve yem bitkisi gibi alan bazlı desteklerin birim miktarları yükseltilmeli ve yılsonuna kadar ödenmelidir. Çiftçinin kullandığı mazot’ta ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır.
Özellikle temel ürünlerde gerçek maliyetlere göre önceden alım fiyatı açıklanmalı, alım garantisi verilmeli, sezon sonu piyasada beklentinin altında satılan ürünlerin fark ödemesi yapılmalıdır. Hayvansal üretim bitkisel üretimden ayrı düşünülmemeli, yem maliyetleri düşürülmelidir.
Süt-yem paritesi 1/1.5 olarak uygulanmalıdır. 2024 yılı Nisan ayından itibaren, süt primlerinin örgüt üzerinden yapılmasına bakılmaksızın tüm çiftçiler için çiğ süt desteği litre başına 1 liraya çıkarılmalıdır. Ulusal Süt Konseyi Nisan ayında süt fiyatını 14.65 TL olarak açıklamıştır, ama ne yazık ki çiftçi çiğ sütü bu fiyata satamamıştır. Şuan çiftçilerden 12 TL civarında alınmaktadır. Birlikler ve kooperatifler üzerinden toplanan çiğ süt miktar sınırlaması olmadan Ulusal Süt Konseyinin açıkladığı fiyattan alınmalıdır.
Kamu sulama yatırımları ve arazi toplulaştırma hizmetleri gecikmeden bitirilmelidir. Geçen yıla göre İki üç katına çıkan tarımsal sulama bedellerine yüzde 50 devlet teşviki sağlanmalıdır.
Güçlü kooperatifçilik üretici ve tüketici boyutunda desteklenmeli, gıda tedarik zincirinin tüm aşamaları halkın yararına mutlaka yeniden düzenlenmelidir.
Çiftçilerimize hak ettiği değer verilmeli, çiftçilerimizin morali yükseltilmeli ve kamu yönetimine olan güveni tazelenmelidir.