yesilniksar

EĞİTİM DÜZELMELİ!.

Milli Eğitim Bakanlığı görevine atanan Prof. Dr. Ziya Selçuk kendi alanında önemli kişilerden birisi olarak dikkat çekiyor.

MEB’e  Prof. Dr. sayın  Ziya Selçuk’un gelmesi, eğitim dünyasında memnuniyetle karşılandı, inşallah yeni Milli Eğitim Bakanımız, Milli Eğitim Bakanlığının sıkıntılarını giderir.

MEB’e  Prof. Dr. sayın  Ziya Selçuk’un; veli, öğretmen, müfredat gibi eğitimin en önemli unsurlarına hakim olan bir insan Prof. Dr. Selçuk, bakanlık devir teslim töreninde “Öğretmen arkadaşlarım benim şahsımda Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) koridorlarında temsil edildiğini asla unutmamalı. Yaptığım her şey, öğretmene hürmet içindir” diyerek, öğretmenlere yönelik ilk mesajını verdi, sayın bakanın bu anlamlı mesajı vermesi bizleri de mutlu etmiştir.

MEB  Prof. Dr. sayın Ziya Selçuk’un “Yaptığım her şey, öğretmene hürmet içindir” dediğine göre öğretmene saygının azaldığını biliyor ki, böyle bir açıklama ihtiyacı duymuş!…

Öğretmene saygı çok önemli, son yıllarda eğitimin kalitesi düşmeye başlarken, eğitiminin kalitesinin neden düştüğünü, sayın bakan mutlaka bilir, bilmiyorsa da mutlaka tespit edecektir, kalitenin düşmesindeki en önemli etkenlerden bir tanesi öğrenci kalitesinin düşmesi, veli, öğrenci, öğretmen ve idareci 4 lü sünün bozulmasıdır.

Uzun yılların sancıları halen devam ediyor, sanırım AB uyum yasaları çerçevesinde öğretmen-öğrenci ilişkileri o kadar bozuldu ki, artık öğretmenler öğrencinin disiplini ile ilgili asla hiçbir görev yapmamaya başladı, öğretmenlerin %99 u sınıfta derslere giriyor, ders içinde yaramazlık yapan öğrenciye hiç karışmıyor, öğrenciye; “sınıftan çık” deme cesaretini bile göstermiyor!, neden mi?.

Bir öğretmen bir öğrencisine; yaramazlık yapıyorsun sınıftan çık evladım” dediğinde o öğrenci ya öğretmene karşı geliyor; “sana ne çıkmıyorum” dediğinde o öğrenciyi sınıftan çıkartma şansı yok, oldu ya öğretmen öğrencinin kolundan tutup sınıf dışına çıkarttığında öğrenci koşarak ya bilinçsiz anne ve babaya koşuyor; “beni öğreten kolumdan tutarak sürükleyip sınıftan attı” diyor, veli de çocuğun gazına gelip soluğu Cumhuriyet Savcılığında alıyor ve vahim sonuçlar başlıyor, Cumhuriyet savcıları hemen öğretmen veya idareci hakkında suç dosyasını hazırlayıp; öğrenciye kötü muamelede bulunmak ve vahim tarafı “cinsel istismar” suçlaması ile hayatı karartılmaya çalışılıyor!…

Yeni Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. sayın  Ziya Selçuk’un ilk önce öğrencinin öğreteni veya idareciyi şikayet hakkını ortadan kaldırmalıdır, suçlu ar ise tabi ki cezasını çekmelidir ama, kusurlu olan öğrencinin kusuruna bakılmaksızın öğretmenler hakkında en ağır suçlamalarla yüz yüze kalması eğitim kalitesinin düşmesinde en önemli etkindir.

Eğitimde sevginin ve saygın olmadığı bir zamanda asla kaliteli ve verimli bir eğitimi  kimse beklemesin, okul yönetimleri ve öğretmenler tatlı sert olmalıdır, çeşitli düşüncelere sahip öğrencilerin, öğretmenden bazen saygı bazen sevgi ölçülerinde hareket etmesi gerekir, öğretmene çocuklara asla şiddet uygulamamalıdır ama, bir öğrenci öğretmeni görünce ya saygılı veya sevgi ile ona yaklaşmalıdır.

Her insan şu veya bu şekilde bir eğitim almıştır, bir öğrencinin hayatının en renkli ve hatırda kalan kısmı öğretmenlerle geçen zaman ve yıllarıdır.

Bir çocuk anne ve babanın sözünü dinlemekten çok öğretmenlerin sözünü dinlerdi, eve geldiğinde; “anne öğretmenim bana yıldız verdi, aferin kızım dedi başımı okşadı” deyince anne ve babalar öğretmenin çocuklarına olan ilgisinden memnun olur öğretmenlerine ilk fırsatta teşekkür ederlerdi!.

Bugün ise öğrenci anne ve babaya; “anne öğretmenim bana kızdı zayıf verdi, başıma elledi, neden dersine çalışmıyorsun dedi” deyince anne  ve baba, “vay öğretmen nasıl oğluma böyle davranır, nasıl başına dokunur?” diyerek hemen C. Savcılığına koşuyor veya okula gidip öğretenle gerçeği öğrenmek yerine, öğreten veya idareci ile kavgaya başlıyor!.

Bizler hayatın gerçeklerini ve yaşanan küçük bir kesitinden örnek verdik, bu örnekleri vahim şekilde çoğaltmak mümkün, bu örneklerden daha fazlasını sayın Milli Eğitim Bakanımı bilir sanırım.

Yani işin özü şudur, kaliteli bir eğitim Öğretmen ve öğrenci, idareci ve velinin saygı ve sevgi ölçüleri içinde hayat bulur, aksi taktirde çocuğa dokunmayan bir öğretmen, kendisine dokunulmayan bir öğretmen asla  başarılı olamaz.

Eğitim kalitesinin düşmesinin tabi ki pek çok nedeni vardır, bunları da gerektiğinde yazacağız, bizlerde Milli Eğitim camiasında yaşayan görev yapan insanlar gibi yeni bakanımızın Milli Eğitimde önemli değişiklikler yapacağına ve eğitimin kalitesinin artacağına olan inancımız tamdır.

Keşke herkes Öğretmen olamasa!….

Keşke herkes Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde çalışamasa, o güzel kurumlar “iş bulma kurumu” olmaktan çıksa!, sayın bakanlardan bu düşüncenin hakim olmasını tabi ki bekleriz.

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. sayın  Ziya Selçuk’un şu düşüncelerine katılıyoruz; “Çocukların hem beyin, hem estetik, hem de ellerinin fiziksel gelişimi için çok daha etkili olduğuyla ilgili bir grup akademisyen toplandı. El yazısı konulması bu ekibin kararıydı, bürokratik bir karar değil. Uygulamanın programını, müfredatını yazan bir grup vardı. Ama o zaman bunun ilkokul boyunca devam etmesi, defterlerin belli şekilde yapılandırılması, öğretmen ve müfettişlerin eğitim alması gibi birbirini tamamlayan ve daha sağlıklı yapılabilmesi için gereken şartlar oluşturulmuştu. Fakat tedbirlerin hiçbiri alınmadı.”

Milli Eğitim bakanımız Prof. Dr. sayın  Ziya Selçuk’un daha önce Milli Eğitim Bakanlığında önemli görevlere bulunması, sonradan özel sektöre geçerek başarılı bir çalışma izlemesi her insanı umutlandırmaktadır.

Sayın Bakanın 2003-2006 arasında Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı yapması Prof. Dr. Selçuk’un önemli değişikliklerinden biri de ‘el yazısı’ uygulamasını getirmesi oldu, el yazısını bizler öğrenmeye çalıştık, ama sonradan vazgeçildi!.

Daha önceki Milli Eğitim Bakanları daha çok kendi kadrolarını kurmaya çalıştılar, en basit sınav sistemlerinde bile bocalayıp durdular, yeni bakandan beklentilerin çok olması, yıllardır; “milli” ismi ile bilinen Milli Eğitimin gerçek anlamda hiçbir zaman “milli” isme layık olamadan bugünlere gelmesidir.

Günün Sözü: GERÇEKTEN MİLLİ EĞİTİMİN, MİLLİ OLMASNI BEKLİYORUZ.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.